Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu TCK Madde 191

Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

TCK Madde 191

(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır. (Ek cümle:28/3/2023-7445/18 md.) Erteleme kararı kolluk birimlerine de bildirilir.

(3) (Değişik:28/3/2023-7445/18 md.)Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre denetimli serbestlik müdürlüğünün teklifi üzerine veya resen Cumhuriyet savcısının kararı ile altışar aylık sürelerle en fazla iki yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir. Cumhuriyet savcısı, erteleme süresi zarfında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp kullanmadığını tespit etmek için yılda en az iki defa şüphelinin ilgili kuruma sevkine karar verir.

(4) Kişinin, erteleme süresi zarfında;

a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,

b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,

c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, hâlinde, hakkında kamu davası açılır.

(5) Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.

(6) Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.

(7) Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

(8) Bu Kanunun;

a) 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti,

b) 190 ıncı maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, suçundan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran bu madde kapsamına girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.

(9) Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır.

(10) (Ek: 27/3/2015-6638/12 md.) Birinci fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.

TCK 191 (Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2018/208 E. , 2020/522 K.

  • TCK 191
  • Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
  • Kenevir ekme ve esrar maddesi bulundurma

Bu metin, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarına ilişkin maddelerini ve Yargıtay’ın bu konudaki yerleşik içtihadını detaylı bir şekilde açıklıyor. Özellikle uyuşturucu madde bulundurma eyleminin amacının (kullanma mı yoksa ticaret mi) nasıl belirlendiğine odaklanıyor.


Uyuşturucu Madde Suçları: Ticaret mi, Kullanım mı?

Metin, TCK’nın 188. maddesi ile 191. maddesi arasındaki temel farkı ortaya koyuyor.

  • TCK 188. Madde: Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti: Bu madde, uyuşturucu maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden veya bulunduran kişileri kapsar. Cezası on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezasıdır. Eğer uyuşturucu madde verilen veya satılan kişi çocuksa, hapis cezası on beş yıldan az olamaz. Bu fıkra, uyuşturucu ticaretine ilişkin çeşitli fiilleri ayrı bir suç olarak tanımlar.

  • TCK 191. Madde: Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak: Bu madde ise, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişileri kapsar. Cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır.


Bulundurma Amacının Belirlenmesi: Üç Önemli Kriter

Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, ticari amaçla mı yoksa kişisel kullanım amacıyla mı yapıldığını belirlemek, suçun niteliği ve dolayısıyla verilecek cezanın belirlenmesi açısından kritik öneme sahiptir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararlarında da belirtildiği üzere, bu amaca yönelik bazı kriterler bulunmaktadır:

  1. Failin Davranışları: Şüphelinin elindeki uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devretme veya tedarik etme yönünde herhangi bir davranışta bulunup bulunmadığı araştırılır. Örneğin, başkalarıyla madde alışverişinde bulunma, satıcılarla bağlantı kurma gibi durumlar ticari amaca işaret edebilir.

  2. Maddenin Bulundurulduğu Yer ve Biçim:

    • Kişisel kullanım için bulundurma: Genellikle kişinin kolaylıkla erişebileceği yerlerde (ev, iş yeri) bulunur.
    • Ticari amaçla bulundurma: Maddeyi ev veya iş yerinden uzakta, çıkarılması güç ve zaman gerektiren (depo, mağara, samanlık gibi) yerlerde gizlemek, ticari amaca yönelik olabilir.
    • Paketleme ve Miktar: Uyuşturucunun çok sayıda, özenle hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her pakette hassas tartım sonucu aynı miktarda madde bulunması, maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, ticari amacın önemli bir belirtisidir.
  3. Bulundurulan Uyuşturucu Maddenin Çeşidi ve Miktarı:

    • Çeşit: Kullanıcılar genellikle bir veya benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu madde bulundururken, farklı nitelik ve etkideki (eroin, kokain, esrar, amfetamin gibi) maddelerin bir arada bulundurulması satma amacına işaret edebilir.
    • Miktar: Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısına, maddenin niteliğine ve kalitesine göre değişir. Adli Tıp Kurumu’nun mütalaalarına göre, esrar kullananlar günlük 1-1,5 gram tüketebilir ve birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarı yanlarında bulundurabilirler. Bu olağan miktarın üzerinde esrar bulundurma durumu, kişisel kullanım amacının dışına çıktığına dair bir karine oluşturabilir.

“Kuşkudan Sanık Yararlanır” İlkesi (In Dubio Pro Reo)

Ceza yargılamasının en temel ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” (kuşkudan sanık yararlanır) ilkesi, suçun şüpheye yer bırakmayacak kesinlikte ispatlanmasını zorunlu kılar. Gerçekleşme şekli şüpheli olan, tam olarak aydınlatılamamış olaylar veya iddialar, sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Bu ilke, suçun işlenip işlenmediği, nasıl işlendiği veya suç niteliğinin belirlenmesi gibi her aşamada geçerlidir. Mahkûmiyet kararı, herhangi bir kuşkuya veya başka bir ihtimale izin vermeyecek açıklıkta, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır.


Somut Olay Değerlendirmesi

Verilen örnek olayda, sanığın evinde yaklaşık iki kilogram esrar bulundurduğu ve bahçesinde kenevir bitkisi olduğu bilgisi üzerine arama yapıldığı belirtilmiştir. Aramada plastik kutu içinde net 6,4 gram esrar elde edilebilecek kurutulmuş kenevir bitkisi ve bahçede dikili kenevir bitkileri (2 adet 40-45 cm boyunda ve 2271 adet 10-15 cm boyunda) ele geçirilmiştir.

Ancak, Yargıtay olayı değerlendirirken şu hususlara dikkat çekmiştir:

  • Plastik kutuda ele geçirilen 6,4 gram esrarın miktar olarak kişisel kullanım sınırları içinde kalması.
  • Ele geçirilen uyuşturucunun tek parça halinde olması.
  • Sanığın evinde hassas terazi veya paketlemede kullanılan ambalaj malzemeleri gibi ticari amaca işaret eden materyallerin bulunmaması.
  • Yeni ekilmiş, fide halindeki kenevir bitkilerinden bu kadar esrar elde edilemeyeceği.
  • Sanığın uyuşturucu madde kullanmadığını belirtmesi ve suçlamayı reddetmesi.

Tüm bu hususlar ve “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi göz önüne alındığında, sanığın eldeki uyuşturucu maddeyi satma, başkasına verme veya kullanma dışında başka bir amaçla bulundurduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı bir delil bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Bu nedenle, sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu değil, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir.

Sonuç olarak, Yerel Mahkemenin sanığı uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkum etmesi, suç niteliğinin hatalı değerlendirilmesi nedeniyle bozulmuştur. Bu karar, uyuşturucu madde suçlarında “amacın” tespitinin ve “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesinin yargılamadaki kritik rolünü gözler önüne sermektedir.

Ceza Genel Kurulu – Karar:2019/439

  • TCK 191
  • Suçüstü halinde önleme araması yoluyla sanığın arka cebinde ve aracının dışardan bakıldığında görülen yerlerinde yakalanan 0.5 garam ve 7,2 gram bonzai (sentetik kannabinoid) adlı uyuşturucu madde, miktar itibariyle kullanım sınırını aşmadığından uyuşturucu madde kullanma suçu meydana gelmiştir

Bu metin, özellikle uyuşturucu madde suçları kapsamında yapılan polis aramaları ve delil elde etme süreçlerinin hukuka uygunluğunu ele alıyor. Polisin durdurma, kontrol ve yakalama yetkilerinin hangi şartlarda kullanılabileceğini ve elde edilen delillerin geçerliliğini Yargıtay kararları ışığında açıklıyor.


Polis Yetkileri ve Hukuka Uygun Delil Elde Edilmesi: Uyuşturucu Madde Olayları

Türk hukukunda, kolluk kuvvetlerinin suçla mücadelede kullandığı yetkiler, yasal düzenlemelerle sıkı sınırlar içinde belirlenmiştir. Özellikle uyuşturucu madde suçları gibi toplumsal sağlığı ve güvenliği tehdit eden durumlarda, polisin hızlı ve etkin müdahalesi büyük önem taşır. Ancak bu müdahalelerin hukuka uygunluğu, elde edilen delillerin yargılama sürecindeki geçerliliği açısından hayati rol oynar.

Metinde, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu (PVSK) ve Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) maddeleri ışığında, uyuşturucu madde suçlarında yapılan arama, yoklama ve yakalama işlemlerinin hukuki dayanakları inceleniyor.


Olay Takibi ve Makul Sebep

PVSK’nın Ek 5. maddesi, uyuşturucu madde suçlarıyla daha etkin mücadele etmek amacıyla kolluk görevlilerine olayları takip etme yetkisi verir. Metindeki örnek olayda, polis, ihbar ve elde ettiği bilgiler doğrultusunda sanığı takip etmiştir. Sanığın, tanık S. ile buluşup para alması sonrası mezarlık içinde tanık S.’ye bir şeyler verdiğini görmeleri, ardından tanık S.’de uyuşturucu olduğu değerlendirilen maddenin bulunması ve tanığın beyanı gibi unsurlar, polisin mesleki tecrübesi ve edindiği izlenimden kaynaklanan “makul bir sebep” oluşturmuştur.

Bu “makul sebep”, polisin sanığı durdurma ve müdahalede bulunma hakkını ve gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.


Durdurma, Yoklama ve Kontrolün Hukuki Niteliği

PVSK’nın 4/A maddesi, polise durdurma ve önleyici tedbirler alma yetkisi verir. Bu yetkiye dayanarak, polisin kaçmayı, kendisine veya başkalarına zarar vermeyi önlemek, silah veya tehlike oluşturan bir eşyadan arındırmak amacıyla şüpheli üzerinde “yoklama” şeklinde kontrol yapma hakkı vardır.

Örnek olayda, sanığın pantolonunun arka cebinde poşet içinde net 0,5 gram sentetik kannabinoid ele geçirilmesi, bu “yoklama” işlemi sırasında olmuştur. Metin, bu yoklama işlemini “gizlenmiş bir şeyi bulmaya çalışma ve araştırma” anlamına gelen arama işlemi olarak değerlendirmemiştir. Çünkü yoklama, yakalanan kişinin güvenliği ve kaçmasının önlenmesi gibi zorunlu hallerde yapılan bir kontroldür ve haklı ile ölçülü olduğu belirtilmiştir.

Aynı şekilde, polisin sanığın indiği aracın dışarıdan bakıldığında içi görünen kısımlarını kontrol etmesi de arama olarak nitelendirilmemiştir. Aracın arka koltuğunun altında poşet içinde açıkta ve gözle görülür şekilde net 7,2 gram sentetik kannabinoid bulunması, polisin “suçüstü” haliyle karşılaştığını gösterir.


Suçüstü Hali ve Adli Arama Kararı Gerekliliği

Metin, kolluğun edindiği istihbarat bilgisinin genel ve soyut nitelikte olması durumunda, CMK’nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca adli arama kararı veya yazılı arama emri alınmasını gerektiren bir durumun söz konusu olmadığını vurgular. Sanığın üzeri ve aracın içerisinin kontrol edilmesi, önleyici nitelikte kabul edildiğinden, adli arama niteliği taşımamaktadır.

Polis görevlileri, dışarıdan bakıldığında aracın içinde görünür şekilde duran uyuşturucu maddeleri fark etmeleri ve sanığın üzerinde yaptıkları yoklama sonucu işlenmekte olan bir suçla, yani “suçüstü” haliyle karşılaşmışlardır. CMK’nın 90. maddesi ve PVSK’nın 13. maddesi ile Ek 6. maddesi gereğince, suç işlerken rastlanan sanığın yakalanması hukuka uygundur.

Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 8. maddesinin (f) bendi de suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığını açıkça düzenlemektedir. Bu nedenle, suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınması hukuka uygun kabul edilmiştir.


Sonuç

Bu Yargıtay kararı, polisin uyuşturucu madde suçlarında yaptığı müdahalelerin hukuki çerçevesini netleştirmektedir. “Makul şüphe”ye dayalı durdurma, “yoklama” şeklinde güvenlik kontrolü ve “suçüstü” halinin varlığı, adli arama kararı olmaksızın dahi delil elde edilmesini hukuka uygun kılmaktadır. Dolayısıyla, kolluk kuvvetlerinin elde ettiği delillerin bu koşullar altında hukuka uygun olduğu ve yargılamada kullanılabileceği kabul edilmiştir. Bu tür kararlar, suçla mücadelede polisin yetkilerini belirlerken, bireylerin haklarının da korunmasını amaçlar.

Ceza Genel Kurulu – Karar: 2019/123

  • TCK 191
  • Ele geçirilen net 330,4 gram ağırlığındaki suç konusu esrarın miktar itibarıyla kullanma sınırları içinde kalması, söz konusu uyuşturucu maddenin tek parça hâlinde ele geçirilmesi, uyuşturucu madde kullandıklarını söyleyen sanıkların savunmalarının aksine, birlikte satın aldıkları suç konusu esrarı başkalarına satacaklarına, devredeceklerine veya vereceklerine ilişkin herhangi bir davranış içinde oldukları hususunda bir tespit bulunmadığı gibi kullanma dışında bir amaçla bulundurduklarına ilişkin delil de olmaması, sanık O.’nun, diğer sanık E.’nin suç konusu esrarı isteyenlere sattığı şeklindeki soyut ve suç atma niteliğinde kalabilecek kolluktaki beyanından dönmesi karşısında, sanıkların sabit olan eylemlerinin kullanmak için uyuşturucu madde satın alma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

Bu Ceza Genel Kurulu kararı, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) uyuşturucu madde suçları kapsamında, özellikle “kullanmak için uyuşturucu bulundurmak” ile “uyuşturucu ticareti yapmak” suçları arasındaki ayrımı netleştiren önemli bir içtihadı ortaya koymaktadır. Karar, uyuşturucu madde bulundurma eyleminin amacının tespitinde Yargıtay’ın benimsediği kriterleri ve “kuşkudan sanık yararlanır” (in dubio pro reo) ilkesinin önemini somut bir olay üzerinden açıklamaktadır.


Uyuşturucu Madde Bulundurma Suçunun Niteliği: Kullanım mı, Ticaret mi?

Uyuşturucu madde suçları, TCK’nın 188. ve 191. maddelerinde düzenlenmiştir. Aralarındaki temel fark, eylemin amacıdır.

  • TCK 188. Madde (Uyuşturucu Ticareti): Bu madde, uyuşturucu maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satılması, satışa arz edilmesi, başkalarına verilmesi, sevk edilmesi, nakli, depolanması veya kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi, bulundurulması gibi fiilleri kapsar. Cezası daha ağırdır (on yıldan az olmamak üzere hapis).

  • TCK 191. Madde (Kullanmak İçin Bulundurma/Kullanma): Bu madde ise kullanmak için uyuşturucu madde satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişilere uygulanır. Cezası daha hafiftir (iki yıldan beş yıla kadar hapis).

Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin hangi suçu oluşturduğunun belirlenmesinde kilit rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır.


Amacın Tespitinde Dikkate Alınan Kriterler

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yerleşik kararları, uyuşturucu madde bulundurmanın kullanma maksatlı olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken üç temel kriteri ortaya koymuştur:

  1. Failin Davranışları: Sanığın, elindeki uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devretme veya tedarik etme konusunda herhangi bir davranış içine girip girmediği incelenir. Satışa yönelik pazarlık, madde alışverişinde bulunma gibi eylemler ticari amaca işaret eder.

  2. Maddenin Bulundurulduğu Yer ve Biçim:

    • Kişisel kullanım: Genellikle kolayca erişilebilen yerlerde (ev, iş yeri) bulundurulur.
    • Ticari amaç: Uyuşturucunun ev veya iş yerinden uzakta, gizlenmiş, çıkarılması zor yerlerde (depo, mağara vb.) bulunması ticari amaca işaret edebilir.
    • Paketleme: Maddenin çok sayıda, özenle hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her pakette hassas tartım sonucu aynı miktarda madde bulunması, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, ticari amacın güçlü bir belirtisidir.
  3. Bulundurulan Uyuşturucu Maddenin Çeşidi ve Miktarı:

    • Çeşit: Kullanıcılar genellikle bir veya benzer etkili birkaç madde bulundururken, farklı nitelikte ve etkideki (eroin, kokain, esrar, amfetamin gibi) maddelerin bir arada bulundurulması ticari amaca yorulabilir.
    • Miktar: Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile maddenin türüne göre değişir. Örneğin, Adli Tıp Kurumu mütalaalarına göre esrar kullananlar günlük 1-1,5 gram tüketebilir ve birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarı (ihtiyaten) bulundurabilirler. Bu olağan miktarın üzerinde madde bulundurmak, kişisel kullanım amacının dışına çıktığına dair bir işaret olabilir.

“Kuşkudan Sanık Yararlanır” İlkesi (In Dubio Pro Reo)

Ceza yargılamasının temel prensiplerinden biri olan “in dubio pro reo” (kuşkudan sanık yararlanır) ilkesi, bir suçun işlendiğinin ve sanığın o suçu işlediğinin şüpheye yer bırakmayacak kesinlikte ispatlanmasını şart koşar. Olayın gerçekleşme şekli kuşkuluysa, tam olarak aydınlatılamamışsa veya iddialar sanık aleyhine yorumlanabilecek durumda değilse, mahkûmiyet hükmü kurulamaz.

Bu ilke, suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya nasıl işlendiği konusunda bir kuşku oluştuğunda uygulanabileceği gibi, suçun hukuki niteliğinin belirlenmesi (örneğin, kullanım mı yoksa ticaret mi) konusunda da geçerlidir. Mahkûmiyet, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, hiçbir kuşkuya ve başka bir oluşa olanak vermeyecek kadar net olmalıdır.


Somut Olay Değerlendirmesi (Yargıtay Kararı)

Karara konu somut olayda, sanıkların aracında ve yol kenarında net 330,4 gram esrar ele geçirilmiştir. Sanıkların kaçmaya çalışması gibi durumlar olsa da, Yargıtay bu durumu ticari amaca yönelik saymamıştır.

Yargıtay, kararında şu hususları dikkate almıştır:

  • Ele geçirilen 330,4 gram esrarın miktar itibarıyla kişisel kullanım sınırları içinde kalması. Adli Tıp Kurumu’nun belirttiği aylık kullanım miktarları dikkate alındığında, bu miktar “olağan” kabul edilebilen sınırlar içinde değerlendirilmiştir.
  • Uyuşturucu maddenin tek parça halinde ele geçirilmesi. Ticari amaçla bulundurmada sıkça görülen küçük paketlemelerin olmaması.
  • Sanıkların uyuşturucu kullandıklarını belirtmeleri ve başkalarına satma, devretme veya verme yönünde herhangi bir davranış içinde olduklarına dair somut bir tespitin bulunmaması.
  • Sanık O.S.’nin, diğer sanık E.S.’nin uyuşturucuyu sattığına dair kolluktaki soyut beyanından daha sonra dönmesi.

Tüm bu değerlendirmeler ışığında, Yargıtay, sanıkların eldeki uyuşturucu maddeyi satacağına, başkasına vereceğine veya kullanma dışında başka bir amaçla bulundurduğuna dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı bir delil bulunmadığına hükmetmiştir. Bu nedenle, sanıkların eylemlerinin kullanmak için uyuşturucu madde satın alma suçunu oluşturduğuna karar verilmiştir.

Bu karar, özellikle uyuşturucu madde miktarının tek başına ticari amacı göstermeyeceği, diğer kriterlerin ve “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin de titizlikle uygulanması gerektiğini göstermesi açısından önemlidir.

Ceza Genel Kurulu 2017/378 E. , 2018/618 K.

  • TCK 191
  • Sanığın uyuşturucu madde satışı yaptığını beyan eden tanığın bu beyanını geri alması yakalanan 0,07 eroin niteliğindeki uyuşturucu maddenin miktarı dikkate alındığında, sanığın uyuşturucu madde ticareti suçunu değil uyuşturucu madde kullanma & bulundurma suçunu işlediği kabul edilmelidir.

Bu karar, uyuşturucu madde suçlarında delillerin değerlendirilmesi ve sanığın eyleminin “ticaret” mi yoksa “kullanım” mı olduğunun ayrımında, Yargıtay’ın “kuşkudan sanık yararlanır” (in dubio pro reo) ilkesini nasıl uyguladığını gösteren önemli bir örnek. Özellikle tanık beyanlarının güvenilirliği ve somut delil eksikliği durumlarında mahkemelerin nasıl karar verdiğini açıklıyor.


Uyuşturucu Madde Suçlarında Delil Değerlendirmesi: Somut Olay ve Yargıtay Yaklaşımı

Türk Ceza Kanunu’na göre uyuşturucu madde suçları, bulundurmanın amacına göre “ticaret” (TCK m. 188) veya “kullanım” (TCK m. 191) olarak iki farklı kategoride değerlendirilir ve cezaları büyük farklılıklar gösterir. Bu nedenle, ele geçirilen maddenin miktarı, bulunduruluş şekli ve özellikle tanık beyanları gibi unsurların titizlikle incelenmesi, suçun doğru nitelendirilmesi açısından hayati önem taşır.


Somut Olayın Özeti

Olay, narkotik görevlilerinin devriye esnasında şüpheli davranışları nedeniyle durdurdukları bir tanığın (….) cüzdanında net 0,03 gram eroin ele geçirmesiyle başlıyor. Tanık, kollukta verdiği ifadede bu maddeyi sanıktan aldığını beyan ediyor ve sanığı teşhis ediyor. Ancak, sanık dokuz gün sonra yakalanıyor ve evinde yapılan aramada bir parça halinde net 0,07 gram eroin bulunuyor.


Yargıtay’ın Değerlendirmesi ve Gerekçesi

Ceza Genel Kurulu, bu olayda sanığın eyleminin “ticaret” suçunu mu, yoksa “kullanım” suçunu mu oluşturduğunu belirlerken aşağıdaki kritik noktaları değerlendirmiştir:

  1. Tanık Beyanının Değişmesi: Tanık (….), kollukta sanıktan uyuşturucu aldığını söylemesine rağmen, mahkemede bu beyanından dönerek maddeyi tanımadığı kişilerden satın aldığını ifade etmiştir. Yargıtay, tanığın sonradan döndüğü bu soyut ve “suç atma” niteliğinde kalabilecek kolluk ifadesinin tek başına delil olamayacağını belirtmiştir.

  2. Zaman Farkı ve Aramanın Niteliği: Tanıkta madde ele geçirilmesinin ardından sanığın kimlik ve adres bilgileri hemen tespit edilmesine rağmen, sanığın yakalanması ve evinde arama yapılmasının tam dokuz gün sonra gerçekleşmesi önemli bulunmuştur. Bu süre zarfında sanığın üzerinde veya evinde herhangi bir arama yapılmamış olması ve evin kolayca erişilebilir bir yerinde, tek parça halinde 0,07 gram eroin bulunması dikkat çekmiştir.

  3. Madde Miktarı ve Ticaret Emsareleri: Sanığın evinde ele geçirilen net 0,07 gram eroinin miktar itibarıyla kişisel kullanım sınırları içinde kalması ve üzerinde/evinde başka uyuşturucu madde veya uyuşturucu madde ticareti yapıldığına dair (hassas terazi, paketleme malzemesi gibi) herhangi bir bulgunun elde edilememiş olması belirleyici olmuştur.

  4. Sanığın Savunması: Sanığın tüm aşamalarda tanık (….)’i tanımadığını, ona uyuşturucu satmadığını ve evinde ele geçirilen eroini kullanmak için bulundurduğunu söyleyerek suçlamayı kabul etmemesi, savunmasının doğruluğuna ilişkin şüphe yaratmıştır.


“Kuşkudan Sanık Yararlanır” İlkesinin Uygulanması

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, Yargıtay, sanığın, tanık (….)’de ele geçirilen eroini sattığına dair tanığın sonradan döndüğü ve suç atma niteliğinde kalabilecek soyut beyanı dışında kesin ve inandırıcı bir delil bulunmadığına hükmetmiştir. Aynı şekilde, sanığın kendi evinde ele geçirilen uyuşturucu maddeyi satacağına, başkasına vereceğine veya kullanma dışında başka bir amaçla bulundurduğuna dair de her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Bu nedenle, Ceza Genel Kurulu, sanığın sabit olan eyleminin uyuşturucu madde ticareti suçunu değil, “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçunu oluşturduğu kabul etmiştir. Bu karar, yargılamada delillerin somutluğu, tanık beyanlarının tutarlılığı ve “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesinin adil yargılamadaki kritik rolünü bir kez daha vurgulamaktadır.

YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/2661 Karar: 2017/4702 Tarih: 12.10.2017

  • TCK 191. Madde
  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

Bu metin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun uyuşturucu madde kullanım suçlarında “kamu davasının açılmasının ertelenmesi” ve “denetimli serbestlik” süreçlerine ilişkin önemli bir kararını inceliyor. Özellikle “ısrar” şartının yorumlanması ve usul hatalarının yargılama üzerindeki etkisini detaylandırıyor.


Uyuşturucu Kullanım Suçlarında Erteleme, Denetimli Serbestlik ve “Israr” Şartı

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 191. maddesi, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek, bulundurmak veya kullanmak suçunu düzenler. Bu suçlar için kanun koyucu, bireylerin tedavi edilerek topluma kazandırılması amacıyla özel bir mekanizma öngörmüştür: Kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve denetimli serbestlik tedbiri. Ancak bu sürecin belirli kurallara ve şartlara uygun işlemesi gerekmektedir.


Kamu Davasının Ertelenmesi ve Denetimli Serbestlik Süreci

TCK 191. maddesinin 3. fıkrasına göre (eski düzenleme, 6545 sayılı Kanun ile değişiklik öncesi), kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan başlatılan soruşturmada Cumhuriyet Savcısı, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verebilir. Bu erteleme kararı ile birlikte, şüpheliye bir yıl süreyle tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Cumhuriyet Savcısı, şüpheliyi erteleme süresi zarfında yükümlülüklere uygun davranmaması veya yasakları ihlal etmesi halinde ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.


“Israr” Şartının Anlamı ve Önemi

Bu süreçte kritik bir husus, kişinin kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine “uygun davranmamakta ısrar etmesi” durumudur (TCK 191/4-a). Şayet bu “ısrar” şartı gerçekleşirse, hakkında kamu davası açılabilir.

Metinde incelenen somut olayda, şüpheliye denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından yapılan tebligata rağmen 10 gün içinde başvurmadığı gerekçesiyle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kamu davasının ertelenmesi kararının kaldırılarak hakkında dava açılmıştır. Ancak Yargıtay, bu durumu “ısrar” olarak kabul etmemiştir.

Yargıtay’a göre, “ısrar” kavramının gerçekleşebilmesi için:

  • Şüpheliye, ilk tebligata rağmen başvuruda bulunmadığı ve bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde kendisine yüklenen yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı uyarısı ile yeniden tebligat yapılması gereklidir.
  • Bu ikinci tebligata rağmen de başvuruda bulunulmadığı takdirde “ısrar” şartının gerçekleşeceği ve kamu davasının açılabileceği belirtilmiştir.

Yani, tek bir tebligata uyulmaması, “ısrar” olarak kabul edilemez. Kişiye, yükümlülüklerini yerine getirmediği için bir kez daha uyarı yapılması ve buna rağmen devam etmesi halinde “ısrar” şartı oluşur.


Mahkeme Kararı ve Kanun Yararına Bozma Talebi

Somut olayda, İstanbul 20. Asliye Ceza Mahkemesi, sanık hakkında açılan davada, sanığın 2014’teki suçunu, 2009’daki başka bir uyuşturucu suçundan verilen ve “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” (HAGB) kararı verilen davasının 5 yıllık denetim süresi içinde işlediği gerekçesiyle “kamu davasının reddine” karar vermiştir. Mahkeme, 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/5. maddesi uyarınca bu yeni eylemin, önceki HAGB kararı için yeni bir suç oluşturmadığını düşünmüştür.

Ancak Adalet Bakanlığı tarafından yapılan kanun yararına bozma talebinde, bu kararın hatalı olduğu ileri sürülmüştür. Bakanlık, sanık hakkında “ısrar” şartı gerçekleşmediği halde kamu davası açıldığını ve bu sebeple davanın reddi yerine “davanın durması” kararı verilerek denetimli serbestlik dosyasının infazının sonucunun beklenmesi gerektiğini belirtmiştir.


Yargıtay’ın Değerlendirmesi ve Kararı

Yargıtay, CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrasına atıfta bulunarak, soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşıldığı durumlarda davanın düşmesine, ancak şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa, gerçekleşmesini beklemek üzere “durma” kararı verilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Yargıtay, somut olayda “kovuşturma şartı” olan “ısrar koşulunun” gerçekleşmediğini ve bu nedenle kamu davası açma koşullarının oluşmadığını tespit etmiştir. Bu durumda mahkemenin, davanın reddine karar vermek yerine CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca “davanın durmasına” karar vermesi ve denetimli serbestlik dosyasının infazına devam edilmesi için Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerektiğine hükmetmiştir.

Sanığın, bir başka HAGB kararı denetim süresi içinde yeni bir suç işlemiş olması durumu, TCK 191. madde kapsamındaki kamu davasının ertelemesi ve denetimli serbestlik sürecini doğrudan etkilemez. Her iki suçun değerlendirilmesi ve infaz süreçleri ayrı ayrı ele alınmalıdır.

Sonuç olarak, Yargıtay, İstanbul 20. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararını aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere kanun yararına bozmuştur. Bu, karardaki hukuka aykırılığın düzeltilmesi, ancak sanığın aleyhine yeni bir yargılama yapılmaması anlamına gelir.


Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir