Teknolojinin gelişimiyle birlikte ses kaydı delil elde etme ve görüntü kaydı alma imkanı yaygınlaşmıştır. Ancak hukuk sistemimiz, elde edilen her türlü ses kaydı delil ve görüntü kaydını sorgusuz sualsiz kabul etmemektedir. Özellikle izinsiz ses kaydı ve izinsiz kayıt yoluyla elde edilen verilerin delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı önemli bir tartışma konusudur. Prensip olarak, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen ses kaydı delil ve görüntü kayıtları yargılamada delil olarak değerlendirilemez. Ne var ki, belirli şartlar altında alınmış ses kaydı delil ve görüntü kayıtlarının hem ceza hukuku hem de özel hukuk davalarında delil olarak kabul edilmesi mümkündür.
A) Delil Olarak Ses ve Görüntü Kayıtlarının Hukuka Uygunluk Kriterleri
Şüphesiz ki, ses kaydı delil alınırken veya görüntü kaydı yapılırken ilgili kişinin rızası mevcutsa, bu durumda elde edilen kayıtlar hukuka uygun birer delildir. Ancak, ses kaydı delil alınan veya görüntü kaydı yapılan kişilerin rızasının olmadığı, gizlice elde edilen kayıtların hukuka uygun olup olmadığını belirleyen birtakım özellikler ve Yargıtay içtihatlarıyla şekillenmiş şartlar bulunmaktadır. Ancak altı çizilmelidir ki; bu türden kayıtlar usule ve hukuka uygun bir şekilde elde edilmemişse, bu durum Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal gibi suçları meydana getirebilir. Ceza hukuku ve özel hukuk perspektifinden birlikte değerlendirildiğinde, Yargıtay içtihatları ışığında hukuka uygun delil niteliğindeki ses kaydı delil ve görüntü kayıtlarının aşağıdaki koşulları taşıması gerekmektedir:
-
Ses kaydı delil elde eden veya görüntü kaydı yapan kişinin kendisine veya yakınlarına karşı işlenmiş bir suç veya haksız bir saldırı söz konusu olmalı ya da kişi mevcut delillerin kaybolmasını engelleme amacı gütmelidir. Bu durum, izinsiz kayıt almanın meşru bir gerekçesi olarak kabul edilebilir.
-
Elde edilen ses kaydı delil ve görüntü kayıtları, ani gelişen olaylarla sınırlı olmalı, yani önceden bir plan dahilinde ve kurgu oluşturularak elde edilmemelidir. Aksi takdirde, izinsiz ses kaydı delil niteliği taşımaz.
-
Başka bir şekilde kayıt ve delil elde etme imkanının bulunmadığı bir durum söz konusu olmalıdır. Yani, ses kaydı delil elde etmek son çare olmalıdır.
-
Yetkili makamlara ulaşma imkanının olmadığı acil bir durum söz konusu olmalıdır. Bu da izinsiz kayıt almayı mazur gösterebilecek bir haldir.
Ancak unutulmamalıdır ki, her somut olay kendi özelinde değerlendirilmeli ve elde edilen ses kaydı delil ve görüntü kayıtlarının hukuka uygun olup olmadığı, özel hayatın gizliliğini ihlal edip etmediği ayrıca incelenmelidir. Buradaki en önemli nokta, olayın kurgusal olmamasıdır. Bu husus, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/2-703 E., 2012/70 K. sayılı kararında açıkça vurgulanmıştır: “Vurgulanmalıdır ki, bir delilin usulsüz olarak elde edilmesi ayrı, usulsüz olarak yaratılması ayrı bir olaydır. Usulsüz olarak elde edilen bir delil somut olayın özelliğine göre değerlendirilebilirse de; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir şekilde delil olarak kabulü olanaklı değildir. Somut olaya gelince; Mahkemece, hükme esas alınan CD, davalı kadının rızası dışında kaydedildiği gibi sırf boşanma davasında delil olarak kullanılmak amacıyla bir kurgu sonucu oluşturulmuştur. O halde bu şekilde oluşturulmakla usulsüz olarak yaratılmış bu delilin hükme esas alınması mümkün değildir.” Bu karar, izinsiz ses kaydı ve görüntü kaydının delil olarak kabul edilmesinin sınırlarını net bir şekilde çizmektedir.
B) Yargıtay İçtihatları Işığında Ceza Hukuku Ve Özel Hukuk Açısından Hukuka Uygun Ses ve Görüntü Kayıtları
Hem ceza hukukunda hem de özel hukukta gizlice alınmış ses kaydı delil ve görüntü kayıtlarının “hukuka uygun” bir delil olarak kabul edilebilmesi için, yukarıda detaylı bir şekilde açıklandığı üzere, kaydın planlı ve sırf delil oluşturmak amacıyla mı alındığı yoksa ani gelişen bir olay sonucu mu elde edildiği temel belirleyicidir. Şayet sırf delil elde etmek maksadıyla kurgulanmış bir olay neticesinde alınmış bir ses kaydı delil veya görüntü kaydı söz konusuysa, bunun hukuka uygun bir delil olduğundan bahsedilemez. Elde edilen ses kaydı delil ve görüntü kayıtlarının hukuka uygun bir delil olarak sayılabilmesi için, ani gelişen bir olay sonucunda ve başka türlü delil elde etme imkanı olmayan durumlarda alınmış olması gerekmektedir. Bu bağlamda, izinsiz kayıt almanın sınırları Yargıtay kararlarıyla netleşmektedir.
-
Ceza hukuku açısından ses kaydı delil niteliği hakkında bazı Yargıtay kararları şöyledir:
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2015/25539 E., 2020/916 K. sayılı kararında belirtildiği üzere: “Somut olayda, katılanın, suç tarihinden yaklaşık bir yıl sonra sanık dışında başka kişilerle yaptığı konuşmada suça konu olaydan bahsederek dosyada mevcut tehdit içeren ses kaydı delil alması karşısında, ses kayıtlarını başka şekilde ispatlanması mümkün olmayan bir hal içerisinde mi yoksa bir planlama dahilinde mi kayda aldığı tartışıldıktan sonra ses kaydının hukuka uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi bozma nedenidir.” Bu karar, izinsiz ses kaydı alınmasının hukuki değerlendirmesinde olayın zamanlaması ve delil elde etme zorunluluğunun önemini vurgulamaktadır.
Ceza Genel Kurulunun 2018/39 E., 2020/485 K. sayılı kararında ise şu ifadelere yer verilmiştir: “Katılanın, sanığın kendisine hakaret ettiğini iddia ettiği olaydan bir gün sonra bu durumu delillendirmek maksadıyla sanıkla buluşma ayarlayıp aralarındaki konuşmayı gizlice kaydetmeye başlaması, konuşmayı yönlendirerek sanığın hakaret içerikli sözleri söylemesine neden olması ve kayıt oluşturulduktan sonra şikâyetçi olması karşısında, kayda alma esnasındaki durumun ani geliştiğinden ve katılana karşı işlenen bir suç bulunduğundan bahsedilemeyecek olup sırf delil oluşturmak maksadıyla ve sanık yönlendirilerek elde edilen ses kaydının hukuka uygun olarak elde edildiğinden söz edilemeyeceği, CMK’nın 217. maddesine aykırı olan bu kayıtların belirleyici delil olarak kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği ve hükme esas alınamayacağı kabul edilmelidir.” Bu karar, sırf delil elde etme amacıyla yapılan ve yönlendirme içeren izinsiz ses kaydı almanın hukuka aykırı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
-
Özel hukuk açısından, özellikle boşanma davaları ve işçi-işveren uyuşmazlıkları bağlamında ses kaydı delil ve görüntü kayıtlarının delil olarak kabul edilip edilmeyeceği sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Yine hukuka uygun olarak elde edilen ses kaydı delil ve görüntü kayıtları özel hukukta da delil olarak dikkate alınabilecektir.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2015/6338 E., 2016/6464 K. sayılı kararı, işçi-işveren uyuşmazlığına örnek teşkil etmektedir: “Davacı, 03.02.2011 günü birkaç güvenlik görevlisi tarafından fiziki ve sözlü şiddete maruz kaldığını ve istifa etmesi konusunda tehdit edildiğini, daha sonra kendisine zorla istifa dilekçesi yazdırıldığını, bu hususun ibraz ettiği ses kaydında da mevcut olduğunu, iş sözleşmesinin haksız bir şekilde feshedildiğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili, yıllık izin ücreti ve ücret alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Ceza davası dosyasına davacının sunduğu ve çözümü yaptırılan ses kaydındaki konuşmalardan davacının istifaya zorlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalının davacının iş akdini haklı nedenle fesih hakkı oluşmuş olsa dahi, baskı ve tehdit altında verilen istifa dilekçesinin geçerli olmadığı, istifa dilekçesinin gerçek istifa iradesini taşımadığı, davacının istifaya zorlanmasının işveren feshi niteliğini taşıdığı anlaşıldığından davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü gerekir.” Bu karar, baskı altında alınan bir istifanın varlığını kanıtlayan ses kaydı delilinin hukuka uygun olarak değerlendirilebileceğini göstermektedir.
-
Özellikle boşanma davalarında, izinsiz alınan ses kaydı delil ve görüntü kayıtlarının yanı sıra, teknolojik cihazlardan elde edilen ekran görüntülerinin de hukuka uygun delil olarak kabul edilip edilemeyeceği tartışılmaktadır. Aşağıdaki Yargıtay kararı, davacının eşinin telefonundan aldığı konuşma ekran görüntülerini hukuka uygun bir delil olarak saymıştır:
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2021/478 E., 2021/1604 K. sayılı kararı: “Davacı kadın tarafından, davalı erkeğin telefonundaki SKYPE isimli sesli, görüntülü ve yazılı sohbet ve iletişim uygulaması üzerinden başka kadınlarla yapmış olduğu cinsel içerikli yazışmaların ekran görüntüleri alınmak suretiyle dosyaya sunulan çıktıların erkeğin haberi olmaksızın, onun bilgisi ve rızası dışında sırf delil oluşturmak maksatlı olarak hukuka aykırı bir şekilde elde edildiğinden bahsedilemez. Bu durumda, davacı tarafça usulüne uygun olarak elde edilen ve dosyaya sunulan bu delilin hükme esas alınmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” Bu karar, bazı durumlarda izinsiz elde edilen dijital verilerin de delil olarak kabul edilebileceğini göstermektedir.
C) İzinsiz Alınan Ses Ve Görüntü Kayıtları Suç Teşkil Edebilir mi?
Yukarıda detaylandırıldığı üzere, hukuka uygun delil elde etme amacı taşımayan bir ses kaydı delil veya görüntü kaydı söz konusuysa, izinsiz ses kaydı almak, yaymak veya ele geçirmek suç teşkil edebilir. Kişilerin rızası olmadan ve hukuka aykırı olarak elde edilen ses kaydı delil ve görüntü kayıtlarının yol açabileceği suçlar şunlardır:
-
Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçu (TCK m. 132): İki kişi arasında gerçekleşen telefon, internet ve benzeri iletişim araçlarıyla kurulan iletişimin üçüncü bir kişi tarafından dinlenmesi veya kayda alınmasıdır. İzinsiz kayıt bu suçu oluşturabilir.
-
Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması Suçu (TCK m. 133): Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların rızaları olmaksızın kayda alınması ve bu kayıtların hukuka aykırı olarak ifşa edilmesiyle işlenir. Bu da bir tür izinsiz ses kaydı suçudur.
-
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu (TCK m. 134): Başka şekillerde işlenebileceği gibi, konumuz açısından kişilerin özel hayatlarına ilişkin ses kaydı delil veya görüntü kayıtlarının hukuka aykırı olarak alınması ve ifşa edilmesiyle de işlenebilir. İzinsiz kayıt almak bu suça vücut verebilir.
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Sadece ses kaydı delil ve görüntü kayıtları değil, maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla toplanan tüm deliller, hukuka uygun olarak elde edildiği sürece dikkate alınabilir. Bu, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Zira, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini sınırlandırarak elde edilen delillerin hukuka uygun olarak değerlendirilmesi, özel hayata ve aile hayatına saygı ilkesine aykırı olabilir. Şüphesiz ki, adil bir yargılamadan söz edebilmek için maddi gerçeğe ulaşmak adına toplanan delillerin de hukuka ve usule uygun olması zorunludur. Yargıtay içtihatlarına göre, bir delilin usulsüz olarak alınması ile usulsüz olarak yaratılması farklıdır. Bu nedenle, her somut olay kendi özelinde değerlendirilmelidir. İzinsiz alınan ses kaydı delil ve görüntü kayıtları için hukuka uygunluk ölçütü ise, ani ve tesadüfen gerçekleşen bir olay neticesinde, başka şekilde kanıtlama imkanı olmayan durumlarda alınmış olmasıdır. Kurgulanmış ve bilinçli olarak yaratılan durumlarda elde edilen kayıtların ise hukuka uygun bir delil olarak kabulü mümkün olmayacaktır. Bu çerçevede, ses kaydı delil elde etme yöntemlerinin hukuki sınırları büyük önem taşımaktadır.